Istanbul ile ilgili arastirmalar bir taraftan yayginlik kazanarak ilerlemekteyken diger yandan sehrin karakterini belirleyen tarihî miras hor görülmekte ve hatta görünürlügünü gün be gün kaybettiginden, gözden irak düsmektedir. Tarih boyunca ugradigi yagmalar veya yikimlardan sonra Istanbul belki ilk defa tarihini sahiplenen ama ayni anda tarihinin mahsulleriyle hemhâl olmaktan kaçan çarpik bir anlayisa maruz kalmaktadir. Tarihin ve ecdada muhabbetin retorigi hükümfermadir ancak sehrin nefes borulari can çekismekte, kurtarilamayacak biçimde kaybedilmektedir. Sahip oldugumuz hazineye teneke muamelesini reva görmekten acilen dönülmezse simdiye kadar ödenen bedellerden daha agirlariyla karsilasmak yakindir. Bir yandan kesfedip tanimak üzerine kurulu sehir muhabbetimizi sürdürürken bir yandan da onu kurtararak ayni zamanda kendi devamliligimiza katkida bulunacak düsünceler pesinde olmaliyiz. Iki Gözüm Iki Çesme'de 200'den fazla fotografin eslik ettigi her yazi bize Istanbul çesmelerinin hem tarihî cephelerini ve birçogunun kitabelerinden yaptiranlarina kadar öykülerini hem de hâl-i hazirdaki durumlarini anlatiyor. 550'ye yakin tarihî çesmenin güncel durumlarina dair bilgilerin verildigi bu çalisma ayni zamanda yüzlerce yildir ayakta kalma direnci gösteren eserlerimizin günümüzdeki durumlari hakkinda tarihe kayit düsürüyor. Iki Gözüm Iki Çesme, her biri bize emanet olan çesmelere gösterilmesi gereken gayret ve duyarlilik için de bir mukaddime hükmündedir. Daha az göster