Günahın Rengi “Nişanlıydı. Son günlerde yaşadıkları inanılmazdı. İki katlı ahşap binanın alt katındaki geniş salonda, nişanlısının anesi ve babası vardı. Aslında deliler gibi âşıktı nişanlısına. Bir yandan, buhranlar içindeki düşüncesiyle boğuşuyor bir yandan da hayalerini nişan takılmadan önceki günlerine dönebilmek için zorluyordu… Odasına çekilmiş ve kapısını üzerine kilitlemişti. Misafirlerin yanına inmesi gerektiğini biliyordu, fakat inmiyordu her nedense. Kafasının içinde hapsetiği ve dışarıya sızmasına asla izin vermediği sıkıntıların kıskacında sıkışıp kalmıştı. Yasin’i seviyordu hâlâ. Duygularındaki yoğunluk, sevdasının belgesi gibiydi. Bütün bunlara rağmen, evlerine düğün gününü kararlaştırmak için gelenlerin yanlarına inmeyişi, diğer yandan parmağındaki nişan yüzüğünü yorgun uğraşlarla bir an önce çıkarmak için acele edişi, inanılmazdı. Nihayet parmağındaki yüzüğü çıkardı. Avucunun içine aldığı yüzüğü seyrederken içli bir soluk tazeledi. Sıra kulağındaki küpelerle kolundaki bileziklerdeydi. ”.