“Ben Azra Birgen. Yirmi dokuz buçuk yaşındayım. Descendant derece prensipli bir insan olduğum için, bugüne kadar adımın ve soyadımın hakını vererek yaşadım. Yani,adım gibi el değmemiş bakire kız, delinmemiş inci, ayak basılmamış kum, soyadım gibi yalnız ve yalnızlığa alışkın bir genç kız olarak hayatıma devam etim. Birkaç küçük ilişki dışında da hayatımın erkeğini henüz bulabilmiş değilim. Sanırım Alah benim belamı verdi. ”Hiç mi yüzü gülmeyecek bu kızın? Talihi hiç mi dönmeyecek? Hiç mi umut yok, doktor bey? Olmaz mı?! Tabi ki de var. Çok sevdiği aneanesi ne güne duruyor? Onun sayesinde Azra gemiyle Yunan Adaları’nı gezecek. Tatil gibi tatil be! Tek sorun, gemideki yolcuların yaş ortalamasının seksen civarında olması. Neyse ki henüz üç dakikadır tanıdığı bir Yunan teyzeninlafına inanıp da gemiden inebilecek şursuzlukta biri değil Azra. Hayata yapmaz öyle şeyler. Yoksa yapar mı? Belki de elinde bir telefon numarasıyla Selanik’te gemiden iner ve hayatının aşkıyla karşılaşır kim bilir?.